Tarihi kaynaklardan aldığımız bilgilere göre 9 Ağustos 1912 tarihinde Tekirdağ Şarköy Mürefte Beldesi'nde meydana gelen 7.3 lük deprem de 216 kişi yaşamını yitirmiş 466 kişi ise yaralanmış köprülerde meydana gelen yıkımda savaşa giden askerler bile belirsiz bir süre savaş alanına ulaşamamışlardır.
Günümüzde, deprem gerçeği halen varlığını sürdürüyor ve belki de geçmişten daha büyük bir tehdit oluşturuyor. Ülkemiz, coğrafi konumu nedeniyle deprem riski yüksek bir bölgede yer alıyor. 1999 Gölcük Depremi’ni unutmuş değiliz desek te sanki o anları yaşamamış gibi olduk.. Binlerce insanımızı kaybettik, şehirlerimiz adeta yerle bir oldu. Ancak bu acı deneyim bile, her zaman gerekli önlemleri almamıza yeterli olmadı.
Büyük Erzincan depremi 27 Aralık 1939 tarihinde Erzincan’da olan 7,9 büyüklüğünde gerçekleşen sarsıntı sonucunda resmî sayılara göre 32 bin 968 kişi yaşamını yitirdi, 100 binden fazla kişi ise yaralandı.
Daha kısa bir süre önce Güneydoğu’da meydana gelen deprem de 50 bin yaşamın kaybolmasına neden olmadık mı?
Günümüzde, şunu yaşamaktayız devlet ve belediyeler kentsel dönüşüm projeleri ve yapı standartlarının iyileştirilmesi gibi adımlar atmaya başladılar hala birçok eksiklik bulunsa da yine de olumlu bir gelişme olarak gördüğümüz kesin.
Depremlere dayanıklı yapılar inşa etmek, afet öncesinde ve sonrasında etkili iletişim ağları kurmak, acil durum planlarını oluşturmak gibi konular hala önemini koruyor.
Depremin acı hatıraları ve günümüzdeki tehlike karşısında yapmamız gerekenler çok açık. Öncelikle, bireysel olarak deprem eğitimi almalıyız. Hangi durumlarda ne yapmamız gerektiğini bilmek, hayat kurtarıcı olabilir. Ayrıca, yetkililerin ve uzmanların önerilerini dikkate alarak evlerimizi depreme dayanıklı hale getirmeliyiz. Unutmamalıyız ki, bir deprem anında saniyeler bile hayati önem taşıyor.
Tarihten gelen acı tecrübeler bize, depremlerin ne kadar yıkıcı olabileceğini gösteriyor. Ancak geleceği şekillendirmek elimizde. Günümüzde teknoloji ve bilgiye erişim daha kolay. Bu nedenle deprem riski altındaki bir ülke olarak, her bireyin ve toplumun sorumluluk alması gerekiyor.
Şunu hiç aklımızdan çıkarmayalım ki depremler sadece tarih sayfalarında değil, gelecekte de var olacak. Ancak önlemler alarak, acı hatıraları gelecek nesillere aktarmadan, daha güvenli bir gelecek inşa edebiliriz.
Tam bir deprem kuşağını da olan Japonya’yı örnek alsak yeter en azından insan kaybının önlenmesi sağlanır değil mi?