Türkiye bugün kan ağlıyor.
Kahramanmaraş’tan Hatay’a kadar uzanan bölgede acı ve gözyaşı var, sabaha karşı saat 04.17’de Kahramanmaraş’ın Pazarcık ilçesi merkezli 7.7 ve saat 13.24’te Elbistan merkezli 7.6 büyüklüğünde deprem meydana geldi. Deprem Kahramanmaraş, Kilis, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya ve Hatay illerinde büyük yıkıma neden oldu. Şimdiye kadar 10 ilde toplam can kaybı 3 bin 381’e yükseldi. Yaralı sayısı 20 bin 426, teyit edilmiş yıkılan bina sayısı ise 6 bin 217 binanın yıkıldı olarak kayıtlara geçti.
Aslında 1999 depremi aklımızı başımıza getirmişti. Önce Gölcük sonra da Düzce depremleri, depremle yaşamamız gerektiğini bir kez daha öğretmişti.
Geçmiş tecrübelerden ders alınması gerektiğini hatırlatmıştı.
Siyasi irade, kamu yönetiminde yer alan görevliler, yerel yönetimler, sivil toplum kuruluşları ve vatandaşlarımız bu gerçekle yüzleşilmesi gerektiğinin farkına varmıştı.
Gerçekten de söz konusu deprem sonrasında yeni binaların yapımıyla ilgili önemli düzenlemelere gidilmişti.
Mevzuatta kayda değer düzenlemeler yapıldı ve katı kurallar getirildi.
Yeni inşa edilen binaların daha dayanıklı olması sağlandı. Ama gelin bakın ki Malatya Yeşilyurt’ta 2.800.00 liraya satılan apartman ne yazık ki yıkıldığını görüyoruz demek ki bu binayı yapanlar denetlenmemiş o zaman deprem yönetmenliğine gerek mi var.
İlk başlarda tüm binaların depreme dayanıklılıklarıyla ilgili tespit çalışması yapılacaktı.
Zira kaçınılmaz bir gerçek olan deprem engellenemeyeceğine göre hazırlıklı olmaktan başka çare yoktu.
Ancak, yönetimlerin de vatandaşların da önemli bir hastalığı vardı.
O da yeni bir deprem oluncaya kadar unutmak. Ama gelin görün kü fay hattının üzerine 15 20 katlı binalar yapmaya devam ettik.
Zaman zaman hatırlandı elbette.
1999 yılının 17 Ağustos’unda, Kasım ayının 12’sinde anma etkinlikleri düzenlendi ve televizyonlarda haberlere konu oldu.
Yine 2011 yılındaki Van depremi ve günümüze kadar gelen etkisi küçük gibi görünen çeşitli depremlerle hatırlandı.
Ve şimdi de Elazığ depreminin yıkıcı etkisiyle karşılaşılınca ülke gündeminde ilk sırayı aldı.
Ama acı haberlerle birlikte.
Unutulmamalıdır ki, deprem bir doğa olayıdır ve engellemek mümkün değildir.
Yapılacak şey, gerekli önlemleri alarak vereceği zararı ve tahribatı azaltmaya çalışmaktır.
Ötesi yok.
Bunun için de depreme hazırlık hep öncelikli gündem olmalıdır. Hep ülkemizi yönetenler açısından hem de vatandaşlar açısından depreme dayanıklılık testlerinde ortaya çıkan maliyete katlanmak bile zor geldi.
Bırakın yıkıp yenisini yapmayı…
Bursa özelinde konuşulacak olunursa, kentsel dönüşüm hususu daha fazla para kazanılacak yerlerde ilgi gördü.
Depremle uğraşan yer bilimciler adete TV ler de ısrarla buralar çok tehlikeli her an deprem olabilir lütfen binalarımızı kontrol edelim dediler ise de maalesef başka illerimiz de de de farklı değildir .
Türkiye’nin öncelikli gündemi bölgemizde yaşanan hareketlilikler nedeniyle güvenlik ve ekonomi olabilir.
Doğrudur.
Son derece iki önemli konu.
Ancak deprem gerçeğini de unutmamak ve unutturmamak da hayati bir mesele ama ne olursa olsun merkezi idareden başlayarak yerele doğru bir dizi kararların alınması şart değil mi?
Yönetimlerin daha katı kurallar koyması, mevcut idari birimlerin çok daha üstünde ve işlevsel birimler kurulması faydalı olmaz mı?
Şunun unutulmaması gerekir ki tüm Türk milleti çocuğundan yaşlısına el ele vererek yaraları sarmak için canı gönülden çalışmaktadır.
Deprem sonrası gösterilen bu dayanışma insan olarak bizleri sevindirmekte ama lütfen bizi yönetenler de artık inadı bırakıp el ele bu yaraları sarmaya çalışsınlar..