İlkokula yeni başlayanlar ile ana okulu öğrencilerinin 2023-2024 Eğitim ve Öğretim yılı Pazartesi günü başlıyor. Anaokuluna yeni gidenlerle ilkokul birinci sınıf öğrencileri okullarını tanıma ve uyum haftasını yaşayacaklar.
Bir hafta sonra da diğer çocuklarımız okullu olacaklar, onlar bizim geleceğimiz çünkü bu ülkenin geleceği onların omuzlarına binecektir.
Lakin her insanın bir ışığı var ama, çocuklarımızdan yayılan ışık daha güçlüdür.
Eğitimci olduğum için olaylara eğitimci gözüyle baktığımda sokaklarda trafik ışıklarında araçların önünü kesen ve bir lokma ekmek için dilenen çocuklardan gelecekte ne bekleyebiriz ki oysaki bu çocukların geleceğe iyi bakabilmesi için sağlıklı bir ortama ihtiyaçları vardır.
Bu çocuklarımızın ilkokuldan başlayıp üniversitelerini bitirmelerini sağlamak için ana ve babaya düşen yük kadar devletimizin de sırtında bir yüktür bu gençlik, okuduktan sonra ülkelerine başarılı birer birey fert olarak hizmet vermeleri için onlara iş imkanları hazırlamak ta devletimizin temel görevleri olacaktır.
Yoksulluk çocuk üzerinde görülen en büyük beslenme yetersizliğidir. Sağlıklı beslenemeyen çocuk ilerleyen yaşlarında sağlıklı karar verme yetkisinden uzak kalır.
Oysaki, Anayasa’mız daki sosyal devlet nerededir? Besleyebileceğin kadar çocuk ve sağlıklı nesil ülkelerin kaderleri olmalıdır.
Annelerin eğitimsizliği, babanın işsizliği yeşeren neslin felaketi olmaktadır. Küresel işsizliğin hızla yayıldığı bir dünyada gençlerimize ne yazık ki iş imkanı sağlayamıyoruz. Bizim çocuklarımız sınava girdiği halde dışarıda kalmaları bizleri düşündürmüyor mu?
Yoksulluğun sonu açlıktır, açlık vücuttaki organların yok olmasını sağlayan en büyük etkendir.
Yoksulluk şiddetin en kötü şeklidir. Açlık hastalık getirir, insanlarda öz güvensizlik yaratır, şiddet yaratır.
Çünkü yoksul beden ezikliktir, bizler dünyada birlik, beraberlik huzur ve sağlıklı yaşamı bir türlü sağlayamadık ki bunlara yapacak çözümleri arayalım.
Çalışma ofisimize bakın çalışanlara gelen yemeklerin ve ekmeklerin %50 si israf edilmekte ve çöpe gitmektedir. Oysaki onlara muhtaç ne kadar insan ve hatta sokaklarda yaşayan hayvanların olduğunu düşünmek lazım.
Osmanlı İmparatorluğunun en güzel örneklerinden biriside vakıflardır, örnek olarak düşünelim çeşitli şehirlerimiz de aş evleri yaptırmışlar camilerin yanına imaretler açmışlar bölgede yaşayan yoksul aileler varsa çocuklarının karnını doyurmaları sağlansın diye.
Bakın ithalat yaptığımız komşularımızla aramızda bir kriz çıktı mı, bizim üreticimizin malları ellerinde kalır, ,aslında komşularımızda yaşayan halklarla bir sorunumuzun olduğu söylenemez, halkıda onu yönetenİn yanlış kararları sonrası orda ki halkın da açlıkla karşı karşıya kalması gerçeği vardır. Bizde de madalyonun yüzü farklı olmadı mı, halk ucuz sebze yeriz düşüncesini beklerken rant geliri elde etmek isteyen kişiler yüzünde halk pahalı sebzeleri tüketmek mecburiyetinde kalmadı mı?
Balık çok çıktığı zaman fiyatlar düşmesin diye balığın büyük bir kısmını denize dökmedik mi ama tüketiciyi koruyan yasalar uygulansa oto kontrol mekanizması çalışsa halkın yararına kararlar kontrol edilse fakir fukara daha rahat bir nefes almayacak mı diye sorarım kendi kendime.
Hadi hayırlısı evinde sıcak çorbası olmayan insanlara sabır diliyorum.
Saygılarımla