Bir ülkenin geleceğini anlamak istiyorsan, gençlerinin gözlerine bak. O gözlerde ışık varsa, umut vardır. O ışık sönmüşse, en büyük yatırım planı da, en parlak siyasi söylem de işe yaramaz.Bugün Türkiye’deki gençlerin gözlerinde hem ışık hem yorgunluk var. Çünkü onlar, hayal kurmanın bedelini çok iyi biliyorlar.
HAYAL NEDİR, GERÇEK NEDİR?
Bir genç için “hayal” artık büyük bir villa, lüks bir araba ya da yurtdışı tatili değil.Hayal, kirayı zamanında ödemek, kredi kartı ekstresini eksiksiz kapatmak, işe giderken sabah metrobüste yer bulabilmek kadar sade hale geldi.Ama bu sadelik, hayal gücünün tükenmesinden değil; gerçeklerin ağırlığından doğuyor.
Bugün bir genç “ev sahibi olma” hayalini kursa, karşısına 30 yıl vadeli bir kredi duvarı çıkıyor.
Bir “emeklilik” hayali kursa, sistemin güven vermeyen yapısıyla karşılaşıyor. “Eşimle huzurlu bir yaşam” dese, hayat pahalılığı, kira krizi, sağlık giderleri ve stresli iş temposu o hayali kemiriyor.Yani kısacası, hayal kurmak hâlâ mümkün; ama o hayali yaşamak her geçen gün daha pahalıya mal oluyor.
EMEKLİLİK: UZAK BİR KIYI
Eskiden bir genç işe girdiğinde, emeklilik bir yolculuğun sonundaki tatlı bir durak gibiydi.Şimdi o durak, puslu bir ufukta kaybolan bir hayal gibi. Emeklilik yaşı yükseliyor, alım gücü düşüyor, çalışma şartları ağırlaşıyor. Bugünün gençleri “emekli olsam ne olur ki” diye soruyor artık. Çünkü hesap ortada: Yıllarca çalışıp, sonunda geçinmeye yetmeyen bir maaşla mücadele etmek, huzurlu bir emeklilik değil, ikinci bir mesai demek.
Ama yine de… Umut var. Çünkü teknoloji, girişimcilik ve dijital dünya yeni bir kapı aralıyor.Artık gençler sadece devlette memur olmayı değil, kendi işini kurmayı, markasını yaratmayı da düşünebiliyor. Bunun için destek mekanizmaları artıyor, bilgiye ulaşmak kolaylaşıyor. Yani, sistem ağır aksa da, bireysel başarı hikâyeleriyle dolu yeni bir Türkiye doğuyor sessizce.
EV VE ARABA HAYALİ: RAKAMLARIN GÖLGESİNDE
Bir genç çiftin “birlikte yuva kurmak” isteği, Türkiye’de artık matematik problemi haline geldi.Ev fiyatları maaşların katbekat üzerinde.Kiralık daire bulmak zor, kredi faizleri yüksek.Arabaya binmekse artık “lüks” değil, “ulaşılmazlık” anlamına geliyor.
Ama bir başka gerçek daha var: Gençler vazgeçmiyor. Bazısı küçük şehirlerde yeniden kök salıyor, bazısı doğaya dönüyor, bazısı uzaktan çalışmayla farklı ülkelerin kapısını aralıyor.Kimisi köyünde evini yapıyor, kimisi ailesinin eski evini yeniliyor.
Yani “ev hayali” bitmiyor, sadece biçim değiştiriyor.
HUZURLU BİR YAŞAM: PARADAN DEĞERLİ BİR ŞEY
Huzur, belki de artık en kıymetli lüks.Birlikte gülmek, sağlıkla yaşamak, bir hafta sonu eşinle sahilde yürümek, sabah kahvesini güneş doğarken içebilmek…Tüm bunlar, dolar kuru ya da faiz oranından bağımsız değerler.Gençlerin bir kısmı artık bunu fark ediyor.“Çok kazanmak” değil, “doğru yaşamak” hedefi yükseliyor.Sade bir hayat, küçük bir bahçe, iyi bir kitap, sevdiğin insanla bir akşam yemeği…İşte yeni kuşağın huzur tanımı bu.
GERÇEK UMUT NEDİR?
Umut, bazen sistemden değil, insanın kendinden doğar.Evet, Türkiye’de ekonomik şartlar ağır, hayat pahalı, fırsatlar sınırlı.Ama hâlâ kendi işini kuranlar, üretim yapanlar, tarıma dönenler, dijital dünyada markasını yaratanlar var.Yani gençler hâlâ “yapabilirim” diyebiliyor.
Bu ülkenin tarihi de zaten “imkânsızı mümkün kılanların” hikâyesi değil midir?
HAYAL ETMEK SUÇ DEĞİL, CESARETTİR
Türkiye’de bir genç hâlâ hayal kurabilir.Ama o hayali yaşatmak, artık sabır, plan, bilgi ve dayanıklılık istiyor.Zenginlik birikimle değil, doğru yaşamla ölçülmeli.Ve unutulmamalı:Bir genç, bir ülkenin geleceğini belirler.
Eğer gençler hayal kurmazsa, o ülke sadece geçmişinde yaşar.Ama hayal kuran bir gençlik, en yorgun milleti bile ayağa kaldırır.