Hava Durumu

Orman Yangınları: Türkiye’nin Sessiz İşgali ve Milli Güvenlik Tehdidi

Yazının Giriş Tarihi: 12.08.2025 09:58
Yazının Güncellenme Tarihi: 12.08.2025 10:00

Türkiye, binlerce yıllık medeniyet birikiminin yanı sıra benzersiz bir doğal zenginliğe, çeşitliliğe ve stratejik ekolojik konuma sahip bir ülke. Ancak son yıllarda artan orman yangınları, sadece bir çevre felaketi değil, aynı zamanda milli güvenliği doğrudan ilgilendiren bir sabotaj zincirine dönüşmüş durumda.

Bazı çevreler bu yangınları “iklim değişikliği” ya da “doğal afet” başlığı altında normalleştirmeye çalışsa da gerçeği görmek zorundayız: Türkiye, sistematik bir ekolojik saldırı altında.

Ekolojik Sistem Neden Hedefte?

Türkiye’nin orman varlığı yalnızca ağaçlardan ibaret değil. Ormanlar:

İklim dengesini korur,

Yağış rejimini düzenler,

Tarımsal üretimi destekler,

Su kaynaklarını besler,

Biyoçeşitliliğin garantisidir.

Bir ülkenin ormanlarını kaybetmesi, gelecekteki gıda güvenliğini, su kaynaklarını ve yaşanabilir alanlarını kaybetmesi anlamına gelir. İşte bu yüzden ormanlar, yalnızca çevre politikalarının değil, ulusal güvenlik stratejilerinin de ana unsuru olmalıdır.

Küresel Planlar ve Türkiye’nin Çölleştirilmesi

Dikkat ederseniz, yangınlar hep aynı bölgelerde çıkıyor:

Tarım potansiyeli yüksek ovaların üstündeki ormanlar,

Turizm değeri olan sahil şeritleri,

Stratejik su havzalarının etrafı…

Bu alanlar yandığında yalnızca doğa yok olmuyor, iklimsel etkiler zincirleme şekilde tarımı, hayvancılığı ve içme suyu kaynaklarını vuruyor.

Bunun küresel ölçekte bir strateji olduğuna dair işaretler var. “Uzman” sıfatı altında ekranlara çıkan bazı isimler, yangınların “doğal süreç” olduğunu, “yapacak bir şey olmadığını” söyleyerek toplumu pasifize etmeye çalışıyor. Oysa sabotaj ihtimali, sistemli bir şekilde gündemden düşürülüyor.

Sabotajların Arkasındaki Strateji

Ekolojik saldırılar, geleneksel savaşlardan farklıdır. Toprak işgal edilmez, ama yaşanmaz hale getirilir.

Ormanlar yakılır, ekolojik denge bozulur.

İklim değişir, yağışlar azalır.

Tarım yapılamaz hale gelir, gıda fiyatları artar.

Köyler boşalır, şehirler kontrolsüz göçle dolar.

Bu sürecin sonunda ülke, kendi gıdasını üretemeyen, ithalata bağımlı bir hale gelir. Ekonomik bağımlılık ise siyasi bağımlılığın en kestirme yoludur.

Milli Güvenlik Perspektifi Şart

Bugün orman yangınlarını yalnızca Orman Genel Müdürlüğü’nün sorumluluğuna bırakmak, yangını yangın tüpüyle söndürmeye çalışmak gibidir.

Bu konu:

Milli İstihbarat Teşkilatı tarafından takip edilmeli, Jandarma ve Emniyet İstihbarat aktif şekilde sürece dahil olmalı,

Sabotaj ihtimali yüksek bölgelerde önleyici güvenlik tedbirleri alınmalı,

Yangın söndürme teknolojileri (drone, uydu, yangın söndürme uçakları) sürekli hazır tutulmalı,

Yangın sonrası imar yasağı kesin ve denetimli şekilde uygulanmalı.

Ayrıca orman yangınlarıyla mücadele, ulusal kriz planlarında terörle mücadele kadar öncelikli bir başlık haline gelmeli.

Toplumun Rolü

Sadece devlet değil, millet olarak da sorumluluğumuz var. Her yangında “doğal mı, sabotaj mı?” sorusunu sormak,

Şüpheli durumları anında yetkililere bildirmek,

Yangın mevsiminde kırsal alanlarda maksimum dikkat göstermek,

Yangın sonrası rant projelerine karşı toplumsal direnç göstermek zorundayız.

Çünkü ormanlar sadece ağaç değil, geleceğimizin sigortasıdır.

Bugün Türkiye’nin karşı karşıya olduğu orman yangınları, ekolojik kılıfa sokulmuş bir milli güvenlik tehdididir. Bu saldırılar karşısında, doğayı savunmak, vatanı savunmakla eşdeğerdir.

Eğer bu gerçeği göremezsek, 20–30 yıl sonra elimizde ne bereketli toprak, ne de yaşanabilir iklim kalacak. İşte o zaman, kaybettiğimiz sadece ağaçlar değil, bağımsızlığımız olacak.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.