Hava Durumu

Laiklik ve Cumhuriyet Taliban anlayışı

Yazının Giriş Tarihi: 29.08.2021 15:46
Yazının Güncellenme Tarihi: 29.08.2021 15:46

Laiklik: Din işleriyle dünya işlerini birbirinden ayırmayı amaç edinen, böylece siyaset üstünde din baskısını ve din üstünde siyaset baskısını kaldırmayı öngören bir anlayıştır. Önceleri bilim dünyasına din baskısını engellemek yolunda bir hareket olarak görünmesine rağmen, aslında din ile siyaset adamları arasında bir çekişmeden doğmuştur.

Orta Çağ'da din adamları bütün Avrupa'da bilim ve siyaset alanlarına istedikleri gibi buyurabilecek bir nüfuza sahiptiler. Din adamları bu nüfuzlarını iyice kötüye kullanıyorlardı. Katolik baskısına karşı bu ilk hareket Luther tarafından gerçekleştirilmiştir. Din baskısı, gerçekte din adamlarının kötü niyetle giriştikleri bir kötüye kullanmadan başka bir şey değildi ve gerçek bir din anlayışıyla ilgisi yoktu. 18. yüzyıl laiklik anlayışının geliştiği yüzyıldır. Laik sözcüğü Fransızcadan Türkçe’ ye geçmiştir.

Laik devleti Duguit şöyle tanımlar: “Din konusunda kendisi tarafsız olup, mensupları bir dini taşımakla birlikte kendisi devlet olmakla hiçbir dini özellik göstermeyen ve hiçbir din ayini yapmayan ve kendi namına yaptırmayan devlet.” Türkiye’de laik devlet ile Müslüman toplum arasında cumhuriyetin kuruluşundan beri bir gerilim vardır ve devletin özel siyasal bir kavramı olan irtica kavramı, laiklikle birlikte anılır olmuştur. Devlete göre irtica, dinin sahtesi ve taassuptur. İrtica kavramının hukuki mi ideolojik mi olduğu tartışmalıdır. Atatürk'e göre “her faydalı ve yeni şeye karşı çıkmak irticadır”.

Ülkemizde Medeni Kanun 17 Şubat 1926 yılında kabul edilerek kadın hakları konusunda önemli düzenlemeler yapıldı. Avrupa’da kadınlara ilk seçme ve seçilme hakkı Türkiye’ de verilmiştir.

Bu sebeple Atatürk'ün girişimiyle kadınların ekonomik ve siyasal yaşama katkılarını sağlamak amacıyla bir dizi değişiklik yapılması gündeme gelmiş ve bununla birlikte kadınlarımıza ilk önce 1930´da belediye seçimleri için seçme hakkı daha sonra ise 1933´te çıkarılan Köy Kanunu ile birlikte muhtar seçilme ve köy heyetine seçilme hakkı tanınmış olup bir diğer taraftan 5 Aralık 1934´te Anayasa’da yapılan bir düzenleme ile birlikte kadınlarımıza milletvekili seçme ve seçilme hakları verilmiştir…Kadınlaraverilen bu haklar 5Şubat 1937 yılında laikliğin kabul edilmesinden önce gerçekleşmiştir.  

Gel gelelim Taliban Zihniyetine laiklikle ne kadar bağdaşır.

Taliban’ın laiklikle uzaktan yakından ilgisi yoktur. Çünkü onlar demokrasiyi değil şeriatı,  barışı değil savaşı savunmaktadırlar. Emperyalizmin kurduğu bir örgüttür. Afganistan’ın meşru devletine rağmen; bir yıl boyunca ABD ile görüşerek  devleti savaşsız bir şekilde ele geçirmiştir. Sünni ve Hanefi mezhebine mensup Taliban üyeleri uzun yıllar medrese eğitimleri almışlardır. Dinin inançta son derece dışlayıcı bir yapı sergileyen Taliban zihniyeti yasaklar zinciri oluşturmuştur. Video, sinema, televizyon, batı müziğini dinlemek gibi yasaklardan başka kadınlara ve erkeklere yönelik ciddi yasaklamalar mevcuttur. Öğneğin; Afganistanlı kadınlar eşleri olmadan sokağa çıkamamakta, dışarı çıkarken de burka denilen yerel giysiyi giymekle zorunlu kılınmıştır.

Baştan aşağıya doğru geçirilen bol bir giysi olan Burka’da yüz de bir ızgara biçimli maske ile örtülmektedir. Kızlar okula gidememekte, kadınlara da yasaktan dolayı çalışamamakta, çok sayıda kadın ve çocuk dilenmek zorunda kalmaktadır. Taliban’ın ilan etmiş olduğu devlette erkekler de sakal bırakmak, devlette çalışan memurlar, öğrenciler sarık giymek zorundadır. Çocuklar güvercin bile besleyememekte, uçurtma uçuramamakta, satranç, misket oynayamamaktadır. Kâğıttan yapılmış tuvalet kâğıdı ve çantalar, sakız çiğnemek bile bu devletin yasakları arasındadır.

Kökeni, Afganistan-Pakistan-Hindistan bölgesindeki  medreselerine dayanan Taliban, kelime olarak Arapça talib (öğrenci) kelimesinden geliyor. Kelimenin çoğulu olan Taliban (öğrenciler) kelimesini benimseyen örgüt, ülkenin güneyinde Molla Ömer Ahund liderliğinde yaklaşık 50 medrese öğrencisiyle birlikte 1994'te kuruldu. Taliban kurulmadan önce mücahitler adı altında birçok farklı İslamcı örgütle birlikte Sovyetler Birliğine karşı savaştı. O dönemde mücahit grupları ABD silah ve her türlü maddi destek vererek destekledi. Kurulduktan sonra El Kaide ve türevi çok sayıda İslamcı örgütü bünyesine alarak adeta bir koalisyonlar örgütü olmuştur. Taliban Örgütü emperyalizmin kucağında büyümüş bir örgüttür. Ondandır bir bağımsızlık savaşı veremez.

Taliban’nın ülke yönetimini ele geçirdikten sonra ülkemizde kendilerine Cumhuriyet Kadınları Derneği yayınladığı bildiride Taliban’ın “Bağımsızlık gerçek uygarlığın ön şartıdır. Afganistan’da olan budur” diyerek onlara destek vermişti.  Taliban bir kere bağımsız değildir. Onlarda kendi belirledikleri şeriat kralları geçerlidir. Siz Cumhuriyet sözcüğü ile Taliban sözcüğünü bir arada getirmek abesle iştigaldir. Cumhuriyet, şeriatı hiçbir zaman kabul etmemiştir.  Sayın Cumhuriyet Kadınları Dernek yöneticileri kendinizi bir siyasi partinin arka bahçesi olarak görüyorsunuz. İçinde özgürlük ve devrimcilik barındırmayan bir örgüt bağımsızlık mücadelesi veremez. Kadınların her türlü hakkını yok sayan şeriatçı bir örgütün ne söylediklerine ne yaptıklarına bakacaksınız.  

Bir haftadır Taliban zulmünden kaçmak isteyenler ülkenin hava alanında aç ve susuz ölümü göze alarak yabancı ülkelere gitmek istiyorlar.

Bu, trajediyi dahi görmüyor musunuz?

Sonunda yaşanan insanlık dramı Taliban’ın başak bir türevi İŞİT katillerinin hava alanına attığı bombalarla içinde çocuklarında olduğu suçsuz ve günahsız 190 insanın ölümüne yol açmıştır.

Bu olayda Taliban’ın hiç suçu yok mu? Onların suçu insanları zulüm ve ölümle ve açlıkla korkutmalarıdır.

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.