Hava Durumu

Frekansların gölgesinde: 5G, su molekülleri ve sessiz saldırı

Yazının Giriş Tarihi: 15.05.2025 09:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 15.05.2025 09:30

İnsan vücudu, biyolojik yapısı gereği olağanüstü bir dengeyle işler. Bu yapının temel taşı ise sudur. Ortalama bir yetişkinin vücudunun yaklaşık %70-75’i sudan oluşur.

Beyin, kalp, böbrekler ve kaslarımız gibi hayati organlar bu oranda daha da zengin bir su içeriğine sahiptir. Su yalnızca yaşamsal bir taşıyıcı değil, aynı zamanda bir iletişim aracıdır. Zira su molekülleri, titreşimlere ve frekanslara karşı yüksek duyarlılık gösterir.

Bu bilgi ışığında çağımızın en büyük teknolojik atılımlarından biri olan 5G teknolojisi, yalnızca veri hızlarını artırmakla kalmıyor; aynı zamanda insan sağlığı ve çevresel etkileri konusunda yeni tartışmaların da merkezinde yer alıyor. 5G, saniyede 30 ila 300 milyar döngü yapan (GHz bandında) milimetrik dalgalar kullanıyor. Bu dalgalar, yüksek frekanslı olmaları nedeniyle kısa menzilde etkili olabiliyorlar, bu yüzden daha fazla sayıda antenin şehir içine, bina cephelerine, okul bahçelerine ve hatta sokak lambalarına entegre edilmesi gerekiyor.

Peki bu dalgalar yalnızca telefonlarımızla mı konuşuyor?

Hayır. Elektromanyetik spektrumun yüksek frekanslı bu bölgesi, özellikle insan vücudundaki su molekülleriyle etkileşime girme potansiyeline sahiptir. Su, mikrodalga enerjisini emer. Bu prensip, mikrodalga fırınların çalışmasında da geçerlidir: Su molekülleri mikrodalga ile rezonansa girer ve bu da ısınmaya neden olur. Elbette 5G dalgalarının gücü bir mikrodalga fırın kadar yüksek değil, ancak burada kritik soru şudur: Sürekli, düşük dozda bir maruziyetin uzun vadeli biyolojik etkileri neler olabilir?

Frekanslar ve Ruh Hali: Sessiz Bir Psikolojik Operasyon mu?

Son yıllarda toplumsal cinnet vakalarında, ani öfke patlamalarında ve bireysel şiddet eğilimlerinde gözle görülür bir artış yaşanıyor. Televizyon ekranları, "aniden cinnet geçirdi", "ne olduysa birden oldu", "çok sakin biriydi" ifadeleriyle dolup taşıyor.

Bu vakaların hepsini basit toplumsal bozulmalara, ekonomik buhranlara ya da bireysel travmalara bağlamak yeterli bir açıklama mı? Yoksa bir frekans saldırısıyla karşı karşıya olabilir miyiz?

Elektromanyetik dalgaların beyin frekansları üzerinde etkili olabileceği, nörobilim alanında bilinen bir gerçek. Beyin dalgaları da belirli frekans aralıklarında çalışır (alfa, beta, delta, theta gibi). Dışardan gelen belirli frekanslardaki elektromanyetik dalgaların, bu doğal beyin frekanslarıyla etkileşime girmesi durumunda, kişinin ruh halinde, zihinsel dengesinde ya da davranışlarında değişimlere yol açabileceği teorik olarak mümkündür.

Bazı araştırmacılar bu tür etkilerin “elektromanyetik hipersensitivite” adı verilen semptomlarla kendini gösterdiğini savunmaktadır. Uyku bozuklukları, baş ağrısı, sinirlilik, dikkat dağınıklığı, depresyon benzeri ruhsal belirtiler; maruziyet arttıkça kronikleşebilmektedir.

5G’NİN SESSİZ YÜZÜ: REGÜLASYON EKSİKLİĞİ VE DENETİMSİZLİK

5G altyapısı dünyada çok hızlı şekilde yayılırken, bu teknolojinin insan sağlığı üzerindeki uzun vadeli etkilerine dair kapsamlı, bağımsız ve şeffaf bilimsel çalışmalar hâlâ sınırlı sayıda. Oysa teknoloji kadar etik, hukuk ve biyogüvenlik de eşzamanlı gelişmelidir.

Dünya Sağlık Örgütü 5G frekanslarıyla ilgili halen “potansiyel risk” ifadesini kullanmakta. Ancak bu ifade, teknolojinin sorgulanmasını engellemekte ve yaygınlaştırma süreci hız kesmeden sürmektedir. Gelişmiş ülkelerde bile bu konuda kamuoyu bilgilendirilmemekte, çok sayıda bilimsel araştırma sonuçsuz bırakılmakta ya da fon bulamamaktadır.

SU MOLEKÜLÜ İLE BAŞLAYAN SORGULAMA

İnsan bedenindeki su molekülü, sadece biyolojik bir taşıyıcı değil, aynı zamanda doğal bir anten gibidir. Bu molekülü etkileyen her şey, dolaylı olarak duygularımızı, düşüncelerimizi ve davranışlarımızı etkileyebilir.
Bu nedenle her yeni teknolojide olduğu gibi, 5G'nin de sorgulanması, denetlenmesi ve halk sağlığına etkilerinin ciddi bir şekilde araştırılması şarttır. Teknolojiye körü körüne tapmak yerine, insanı önceleyen bir yaklaşım benimsemeliyiz. Çünkü bu beden bizim ve bu suyu bozan her şey, bizi de bozar.

Hazır aklıma gelmişken; belki de bu çağın asıl virüsü görünmeyen dalgalardır.

Gözümüzle göremediğimiz, ama beynimize ulaşan frekanslar...

Yarın bir gün, "Neden bu kadar huzursuzduk?" sorusunun cevabıbelki de şu anda içinden geçtiğimiz, görünmez bir sesin yankısında saklıdır.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.