Bugünkü hutbede yine “aile yapısının bozulduğu”, “dizilerin, internetin, sosyal medyanın gençliği yozlaştırdığı” anlatıldı.
Evet, doğru! Her gün gözümüzün önünde ahlak erozyonu büyüyor.
Ancak kimse şu soruyu sormuyor: Bu dizilere kim izin veriyor?
Bu eğitimi kim bu hale getirdi?Bu gençliği kim yönsüz bıraktı?
Ekranlarda ahlaksızlığı normalleştiren, eğlence adı altında günahı meşrulaştıran yapımlar tesadüfen mi yayınlanıyor? Hayır!
Bunlar, denetimsizliğin, ilgisizliğin ve yanlış politikaların sonucudur. Bugün milletin imanını güçlendirmesini istemek elbette güzel ama mesele sadece iman değil; sistemin çürümüşlüğü de ortada.
SİYASİLERİN SORUMLULUĞU: BOZULAN DEĞERLERİ KİM KORUMALIYDI?
Aile sadece dört duvar arasında kurulmaz; ekonomi, eğitim, hukuk ve kültür politikalarıyla da desteklenir. Gençliğin yönünü belirleyen okul değil midir?
Üniversiteler, bilim yuvası olması gerekirken “kafe”, “bar” ve “disko” görüntüsünde yaşam alanlarına dönüşmüş durumda.
Bazı kampüslerin çevresi neredeyse pavyon kültürünün uzantısı haline geldi.Artık anne babalar, “kızımı üniversiteye yolluyorum” derken yürekleri ağzında… Sadece kız değil, erkek çocuklarını da korumak zorundalar; çünkü yozlaşma herkesi içine çekiyor.
Devletin görevi sadece ekonomik kalkınma değil, ahlaki kalkınmayı da sağlamaktır.
Eğer dizilerde her gün aile içi ihanet, kumar, şiddet, zina, hırsızlık işleniyorsa ve bunu RTÜK seyrediyorsa, suç sadece yapımcıda değil, izin veren sistemdedir.
DİN ADAMLARININ GÖREVİ: SADECE NASİHAT YETMEZ
Hutbelerde sürekli “imanınızı kuvvetlendirin”, “harama yaklaşmayın”, “ailenizi koruyun” deniyor. Evet, bu doğrudur; ama yeterli değildir.Millete sabrı, iffeti, namusu öğretmek kolay; sistemi düzeltmek zordur.Din adamlarının da artık sadece nasihat değil, çözüm üretmesi gerekiyor.İşsizlikle, yoksullukla, uyuşturucuyla boğuşan bir genç, sadece “dua et” denilerek kurtulamaz.İman, sadece kalpte değil; adalette, hukukta, eğitimde de olmalıdır.
TOPLUMUN AYNASI: DİZİLER, İNTERNET VE GERÇEK HAYAT
Bugün televizyon açın; neredeyse her dizide yasak aşk, yalan, para hırsı, mafya ilişkileri var. İnternette ise çocuklarımızın bir tık uzağında uyuşturucu, fuhuş, şiddet ve sapkın ideolojiler kol geziyor. Devlet kurumları, “aileyi koruyacağız” diyorsa önce bu alanlara gerçek denetim getirmelidir. Eğitim sistemi yeniden şekillenmeli; öğretmenler “ahlak eğitmeni” olarak da yetiştirilmelidir.
ARTIK YETER: DEVLET GÖREVE, TOPLUM DİRİLİŞE
Bugün ülkemizde uyuşturucu kullanımı ilkokul yaşına kadar indi. Ailelerin parçalanması, boşanmaların artması, şiddetin sıradanlaşması…Bunların hepsi bir zincirin halkaları.
Devlet, siyasiler, eğitimciler, medya ve din adamları el birliğiyle yeni bir milli ahlak politikası oluşturmadıkça bu gidişat durmaz.
Bu millet imanlı bir millettir, ama iman tek başına sistemi ayakta tutmaz.Adalet, eğitim, medya, kültür ve devlet politikası imanla birleşmediği sürece;ne hutbeler yeterli olur ne de nasihatlar…
Aileyi korumak sadece evin içinde değil, ülke yönetiminde başlar.
Her yanlış politika bir ailenin daha dağılması, her denetimsiz yayın bir gencin daha kaybolması demektir.
Bugün görev, sadece anne babanın değil; yönetenlerin, din adamlarının, öğretmenlerin, sanatçıların da omuzundadır.
Bu ülke yeniden ahlakın, vicdanın ve aile yapısının temeli üzerine inşa edilmelidir.
Çünkü aile yıkılırsa; toplum çöker, devlet yıkılır, millet dağılır.
O yüzden artık söz değil, icraat zamanı.