23 Nisan 2025 günü, İstanbul’da yaşanan 6.2 büyüklüğündeki deprem, sadece şehri değil, çevresindeki birçok ili de kısa süreli bir tedirginliğe sürükledi.
Saatler 12:49’u gösterdiğinde, Silivri açıklarından yükselen sarsıntı, İstanbul’u ve Marmara bölgesini adeta uyanık olmaya çağırdı.
Bursa’da da o titreşimler hissedildi; oturduğumuz sandalyelerde, ellerimizdeki fincanlarda, duvardaki aynalarda…
Küçük bir esinti gibi değil, kendini ciddi şekilde hissettiren bir dalga gibiydi.
Öyle ki, bir an için herkes bulunduğu yerde durdu, çevresine baktı, yakınlarına ulaşmaya çalıştı. İstanbul’da panikle yaralananlar oldu, bazı eski binalarda çatlaklar oluştu.
Bursa’da ise korku dışında ciddi bir zarar olmadı. Buna rağmen, bu sarsıntı bize de, “Hazır mıyız?” sorusunu bir kere daha sordurdu.
Çünkü 6.2 küçük bir büyüklük değil. Kendini hissettirdi, ürküttü ama büyük bir yıkıma sebep olmadı. Bu da bize, belki biraz şanslı olduğumuzu; belki de, her zaman tedbirli olmanın değerini yeniden hatırlattı.
Bursa gibi büyüyen, güzelleşen bir şehirde yaşarken, sadece hayatın hızına kapılmak değil, bu gibi doğal gerçekleri de aklımızın bir köşesinde tutmak gerek.
Çünkü Marmara Bölgesi, doğası gereği hareketli bir yer ve biz bu hareketin içinde yaşıyoruz. Ama bu demek değil ki sürekli korkuyla yaşayacağız.
Aksine deprem bilinci, hayatla barışık bir hazırlık gibi olmalı. Nasıl ki yağmur yağacak diye şemsiyemizi yanımıza alıyorsak, deprem için de tedbir almak, günlük hayatımızın bir parçası olmalı.
Korkutmadan, paniğe kapılmadan, akıllıca. 23 Nisan’daki sarsıntı, İstanbul’da olduğu kadar çevre illerde ve Bursa’da da küçük bir uyarıydı. Hayat yine akıyor, şehirler yine kalabalık, çocuklar yine sokaklarda kahkahalar atıyor.
Tabii bir farkla artık hepimizin kulağında o sessiz uyarı var.
İnanıyorum ki bu uyarıyı doğru okuyabilirsek, geleceğe çok daha güvenle yürüyebiliriz.