Hava Durumu

Lozan’ın son kalesi... Fener Rum Patrikhanesi ve inanç turizminin perde arkası

Yazının Giriş Tarihi: 13.05.2025 12:16
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.05.2025 12:16

Patrikhane Siyaseti ve Lozan’ın Sessiz Maddesi

Fener Rum Patrikhanesi, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde varlığını sürdüren, görünürde bir dini kurum; fakat perde arkasında çok daha derin bir misyon taşıyan, diplomasi ile inanç arasında gidip gelen bir yapıdır. Lozan Antlaşması’yla "ekümenik" sıfatı açıkça tanınmayan patrikhane, zamanla Batılı devletlerin ve özellikle Vatikan'ın desteğiyle bu sıfatı fiilen kullanmaya başlamıştır. Türkiye ise bu duruma karşı uzun yıllar sessiz kalarak, Patrikhanenin faaliyet alanını genişletmesine dolaylı olarak zemin hazırlamıştır.

***

İznik Konsili’nin Hatırası ve Yeni Senaryolar

İznik’te 325 yılında toplanan Birinci Konsil, Hristiyanlık tarihi açısından bir dönüm noktasıydı. İnanç esaslarının şekillendiği, mezheplerin ayrıştığı bu tarihi olay, günümüzde bir “turizm” değeri gibi sunuluyor. Ancak bu sunumun arkasında, İznik’in bir “hacı merkezi”ne dönüştürülmesi ve Patrikhane'nin bu süreçte merkezileşmesi hedefi yatıyor. Ekümeniklik iddiası ile siyasi bir varlığa dönüşmek isteyen Patrikhane, bu tür organizasyonları kullanarak uluslararası alanda kendisini “evrensel Ortodoks otoritesi” olarak konumlandırma çabası içindedir.

***

İnanç Turizmi Maskesi Altında Diplomatik Hamleler

Türkiye’nin birçok noktasında yapılan dini ziyaretler, papazların ve yabancı heyetlerin katıldığı organizasyonlar, yalnızca turizm geliri elde etme amaçlı değildir. Bu etkinliklerin çoğu, patrikhane çevresinde dönen bir siyasi manevranın parçasıdır. İnanç turizmi adı altında Lozan’daki statükoyu zorlayan, yerel idarelerle protokoller imzalayan patrikhane; her adımıyla Türkiye Cumhuriyeti’nin iç işlerine müdahale etmeye çalışmaktadır.

***

Çözüm: Türk Ortodoks Kilisesi ve Diyanet İşleri Modeli

Bu noktada Türkiye’nin yapması gereken, inanç turizmini Fener Rum Patrikhanesi'nin tekeline bırakmak yerine, kendi kontrolü altında kurumsallaştırmaktır. Bu da ancak iki güçlü adımla mümkündür:

1. Türk Ortodoks Kilisesi’nin Aktifleştirilmesi

Sevgi Erenerol ve Selçuk Erenerol gibi Türk kimliğini benimsemiş ruhani liderlerin önderliğinde, Türk Ortodoks Kilisesi devletle entegre bir yapıya dönüştürülmelidir. Bu yapı hem patrikhanenin faaliyetlerine alternatif oluşturur, hem de yerli ve milli bir dini otorite olarak öne çıkar.

2. Diyanet İşleri Başkanlığı’na Bağlı Yan Kuruluş Modeli

Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlı, Hristiyan inançlara yönelik özel birim kurulmalıdır. Bu birim, Türkiye’deki tüm dini organizasyonları kontrol ederken aynı zamanda inanç turizmini profesyonelce organize edebilir. Böylece hem ekümeniklik iddiası kırılır, hem de bu alandan elde edilecek gelir Türkiye’nin hanesine yazılır.

***

Sonuç: Lozan’ın Ruhuna Sahip Çıkmak

Türkiye, Fener Rum Patrikhanesi’nin yumuşak güç politikalarına karşı yeni bir siyaset geliştirmelidir.

İnanç turizmini bir jeopolitik koz olarak değerlendirmeli, bu alandaki boşluğu kendi inisiyatifiyle doldurmalıdır.

Bu yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda kültürel ve egemenlik alanında da bir kazanım olacaktır.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.