Toplum öyle bir noktaya geldi ki artık kimse “Nereye gidiyoruz?” sorusunun cevabını duymak istemiyor.
Çünkü cevabın acı, sert ve gerçeğin ta kendisi olduğunu biliyor. Herkes yaşanan bozulmayı görüyor ama susmayı tercih ediyor. Susmak daha kolay, görmezden gelmek daha konforlu geliyor…Ama gerçek değişmiyor:Bu toplum, değer erozyonunun ortasında savruluyor.
Bugün sokağa çıktığınızda tablo ortada:Aile dağılmış…Ahlâk zayıflamış…Saygı yok olmuş…Gençlik başka bir âleme kaymış…Özgürlüğün anlamı çarpıtılmış, edep ise sözlüklerden silinmiş.
Eskiden toplumun temel taşı olan aile, bugün bir yük gibi görülüyor. Anne-babanın sözü hafife alınıyor, evin içindeki düzen bozuluyor, herkes bir köşeye çekilip kendi ekranına gömülüyor. Sofraya birlikte oturmak eskiden bir kültürdü; şimdi neredeyse anı oldu. Konuşan yok, dinleyen yok, anlayan yok.
KADIN–AİLE–ERKEK DENGESİ BOZULDU
Toplumda roller karıştı.Kadın açıldı, erkek kapandı; ölçüler altüst oldu.Yüzyıllardır taşıdığımız kültür, bir rüzgâr gibi uçup gidiyor. Aile içindeki roller, sorumluluklar, dengeler darmadağın oldu.
Modernlik kavramını doğru anlayamayanlar yüzünden öz benliğimiz köreldi.Bazıları özgürlüğü kısıtlama değil, sınırsızlık sanıyor.Bazıları ahlâkı değil, ahlâksızlığı özgürlük zannediyor.Sonra da “Neden gençlik böyle oldu?” diye soruyor.
Cevap çok basit: Değerlerin zayıfladığı yerde gençlik çöker.
GENÇLİĞİN TUTUNACAK DALI KALMADI
Bugünün gençliği tarihte hiç olmadığı kadar bilgiye erişiyor ama bu bilgi, onları olgunlaştırmıyor. Aksine daha çok savuruyor. Bilgi var ama hikmet yok. Görüntü var ama gerçek yok.
Telefon ekranı yeni bir öğretmen oldu; diziler, filmler ve sosyal medya yeni bir hayat rehberi…
Gerçek hayatta sorumluluk almak istemeyen bir gençlik ortaya çıktı.Emek vermeden her şey olsun isteyen, yorulmadan popüler olmayı hayal eden, ders yerine video, kitap yerine algoritma takip eden bir nesil…
Eskiden gençler büyüklerine saygı duyardı. Şimdi büyükler gençlerden çekinir hale geldi.“Bir şey söylersem alınır mı?”“Uyarırsam tepki gösterir mi?”“Kırılır mı?”Büyükler tereddüt ediyor, çocuklar sınırsızlaşıyor.
Okullarda durum daha vahim.Akran zorbalığı günlük vaka haline geldi.Gencecik çocuklar birbirine psikolojik baskı kuruyor.Öğretmenin otoritesi kalmadı, disiplin yok, düzen yok.
Biz böyle bir gençlik yetiştiriyoruz, sonra da şaşırıyoruz.
TOPLUMSAL ÇÖKÜŞ SESSİZ BAŞLAR
Toplumun çöküşü bir anda olmaz.Ne bir deprem sesi duyarsınız, ne bir siren…Çöküş sessiz gelir.Yavaş yavaş…Alıştıra alıştıra…
– Aile içi saygı azalır.
– Büyüklerin sözü değersizleşir.
– Eğitim sistemi delik deşik olur.
– Toplumda ölçü kaybolur.
– Ahlâk dalga konusu olur.
– Sosyal medya hayatın merkezine oturur.
– Bencillik normalleşir.
– Saygısızlık cesaret zannedilir.
Ve bir gün bakarsınız, toplum çökmeden önceki son durağa gelmişsiniz.
Bugün tam da oradayız.
TEKNOLOJİNİN ESİR ALDIĞI BİR NESİL
Teknoloji bir nimettir ama kontrol edilmezse felakete dönüşür.Bugün gençliğin karşısındaki en büyük tehlike teknoloji bağımlılığıdır.
Bir nesil düşünün:
– Göz göze konuşamıyor.
– Selam vermeyi unutmuş.
– Teşekkür etmeyi gereksiz görüyor.
– Empati kurmayı bilmiyor.
– Parmakları güçlü ama yüreği zayıf.
– Zihin hızlı ama irade yok.
Telefonla büyüyen bir çocuk, hayata karşı güçsüz olur.
Sosyal medya ile büyüyen genç, gerçek hayatta kırılgan olur.
Örnek aldığı fenomen dinsiz, dengesiz ve sorumsuzsa; o gençten nasıl bir gelecek bekleyebiliriz?
AİLE: BİR MİLLETİN SON KALESİ
Aile yıkılırsa hiçbir sistem ayakta kalmaz. Ne eğitim, ne din, ne devlet…
Bugün aileler büyük bir sınavdan geçiyor.
Eşler birbirini dinlemiyor, çocuklarla bağ zayıflamış, evde sevgi yerine sessizlik dolaşıyor.
Kimse kimseye dokunmuyor; herkes kendi dünyasında kaybolmuş.
Aile bağları zayıf olan toplumların geleceği hep karanlık olmuştur.Bugün aileyi güçlendirmek milli bir meseledir.
SÖZDE ÖZGÜRLÜK, GERÇEKTE BAŞIBOZUKLUK
Özgürlük adı altında sınırsızlık pazarlanıyor.
"Herkes istediğini yapar."
"Herkes istediği gibi yaşar."
"Kimse kimseye karışamaz."
Evet, kimse kimsenin hayatına karışmasın ama…Bu anlayış bizi sorumsuzluğa, ahlâksızlığa ve dağınıklığa sürüklüyorsa sorun vardır.
Özgürlük ölçüyle güzeldir.
Özgürlük edeple değerlidir.
Özgürlük saygıyla anlam kazanır.
Bunlar yoksa özgürlük değil, kaos olur.
Peki ÇÖZÜM?
Bu gidişatı tersine çevirmek hâlâ mümkün.
– Aile güçlendirilecek.
– Okullar disipline kavuşacak.
– Gençler sorumlulukla büyütülecek.
– Teknoloji kontrol altına alınacak.
– Saygı toplumsal bir ilke haline getirilecek.
– Değerler yeniden hayatın merkezine konulacak.
– Medya, ahlâkı yıkan değil, toplumu güçlendiren içerik üretmeye mecbur bırakılacak.
Bu ülke yeniden toparlanacaksa;bu dönüşüm evde, okulda ve sokakta başlayacak.
Ahlâkı ayağa kaldırmadan toplumu ayağa kaldıramayız. Aileyi onarmadan geleceği koruyamayız. Saygıyı tesis etmeden gençliği kurtaramayız.
Bugün adım atmazsak, yarın çok geç olacak.
Çünkü toplumun çöküşü sessiz ilerler, ama yıkımı gürültülü olur.
Ve biz o gürültüyü duymaya başladık.