Hava Durumu

Ormanlar ağıt mı, umut mu?

Yazının Giriş Tarihi: 26.05.2025 09:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 26.05.2025 09:48

Yangınlara karşı dirençli doğal alanlar için neden meyve ağaçları tercih edilmiyor?

Yine yanıyor yurdun dağları, yine kül oluyor umutlarımız. Türkiye’nin dört bir yanında, özellikle Akdeniz ve Ege kıyılarında çıkan orman yangınları bir doğa felaketi değil, aynı zamanda bir planlama sorunudur. Göz göre göre gelen tehlikeye karşı hâlâ ezber politikalarla hareket ediliyor. Alevlerin içinde kaybolan sadece ağaçlar değil; orada barınan kuşlar, böcekler, sincaplar, kaplumbağalar… Doğa kendi ritminde çırpınırken, biz hâlâ aynı soruyu sormaktan geri duramıyoruz: Neden zeytin değil de çam?

ÇAM ORMANLARI: GÖLGE ÇOK, RİSK DAHA ÇOK

Türkiye’de özellikle kıyı bölgelerinde çam ormanlarının hâkim olması tesadüf değil; 1940'lı yıllardan bu yana yapılan ağaçlandırma çalışmaları, hızlı büyümesi ve düşük maliyeti nedeniyle Kızılçam ve Sarıçam gibi türlere yönelmiş durumda. Ancak bu tercih doğa ve güvenlik açısından sorgulanmalıdır:

Kızılçam reçineli bir ağaçtır, yani içinde yanıcı özler taşır. Bu da yangın başladığında alevlerin hızla yayılmasına neden olur.

Kızılçam kozalakları, yüksek ısıyla patlayarak 200 metreye kadar ateş taşıyabilir. Yani bir noktada başlayan yangın, kısa sürede geniş bir alana sıçrayabilir.

Çamın altındaki örtü (ibresel döküntü), yaz aylarında adeta bir barut gibi tutuşmaya hazırdır.

Bu özellikleriyle çam ormanları, yangına davetiye çıkaran doğal alanlar haline gelir. Oysa aynı iklimde yetişebilecek çok daha dirençli ve faydalı alternatifler mevcuttur.

ZEYTİN AĞACI: ASIRLIK DİRENİŞİN SİMGESİ

Zeytin ağacı, binlerce yıllık ömrüyle insanlık tarihine tanıklık etmiş, Akdeniz’in en karakteristik bitkisidir. Ama aynı zamanda:

Yaprak dokusu ve dal yapısı çama göre yangına çok daha dirençlidir.

Yangın sonrası bile köklerinden tekrar filizlenme kabiliyeti vardır.

Reçine barındırmadığı için alevi büyütmez, taşırmaz.

Ve en önemlisi: İnsana doğrudan fayda sağlar. Yağ verir, meyve verir, gölge verir.

Zeytin ağaçlarının yanmış ormanlık alanlarda dimdik ayakta kaldığını görmek, bir tesadüf değil; doğanın açıkça verdiği mesajdır. Aynı şekilde çağla, kayısı, hurma, elma, armut, nar, incir ve kiraz gibi meyve ağaçları da düşük yanıcılık, toprağa katkı ve biyolojik çeşitliliği artırma gibi özellikleriyle öne çıkar.

MEYVE AĞAÇLARI: HEM DOĞAYA HEM İNSANA FAYDA

Bir zeytin ağacının altında mola verdiğinizde, sadece gölgeye değil, doğanın cömertliğine de kavuşursunuz. Meyve ağaçları:

Böcek, kuş ve memelilere doğal besin sağlar.

Toprak yapısını güçlendirir, erozyonu önler.

Tarım ekonomisine katkı sağlar ve kırsalda yaşayan köylünün gelir kaynağı olur.

Yangın sonrası hızla yeşerebilir ve bölgenin tekrar canlanmasına öncülük eder.

Bu özellikleriyle meyve ağaçları, sadece çevresel değil, sosyal ve ekonomik açıdan da stratejik değerdedir.

NEDEN ISRARLA ÇAM?

Burada akla gelen soru şudur: Neden ısrarla çam? Yanıt basit ama düşündürücüdür:

1. Düşük maliyetli ve hızlı büyüyen bir tür olduğu için kamu projelerinde tercih ediliyor.
2. Orman yangını sonrası zarar gören alan “orman vasfını yitirmesin” diye hızla çam dikiliyor, çünkü mevzuat buna yönlendiriyor.
3. Meyve ağacı dikimi orman statüsünde sayılmıyor, bu da kamusal destekleri kısıtlıyor.
4. Zeytinlik veya meyve bahçesi olarak tescil edilirse, rant baskısı nedeniyle yapılaşma riski artıyor.

Yani mesele sadece çevre değil; idari ve ekonomik tercihler, bu yanlışa yön veriyor.

ÇÖZÜM ÖNERİSİ: KARMA MODEL VE EKOLOJİK TARIM ORMANLARI

Yeni ağaçlandırma projelerinde karma ekosistem modeli benimsenmeli. Çam ile birlikte zeytin, defne, meyve ağaçları ve keçiboynuzu gibi türler de yer almalı.

Özellikle yanmış alanlarda sadece çam değil, yangına dirençli türlerin ağırlığı artırılmalı.

Orman köylüsüne meyve ağacı dikimi ve bakımı için teşvik sağlanmalı.

“Ekolojik Tarım Ormanları” gibi yeni modeller geliştirilerek hem doğal yaşam korunmalı hem üretim desteklenmeli.

SON SÖZ: DOĞAYI DİNLEMEK GEREK

Bir zeytin ağacı, alevlerin içinden yeşil kalabiliyorsa, bu doğanın bize sunduğu açık bir mesajdır. Belki de artık, planlamayı doğanın lisanına göre yapmak gerek. “Ne eksilirse felaket olur?” sorusunu değil, “ne ekilirse hayat olur?” sorusunu sormalı insanlık. Çünkü mesele sadece orman değil, yaşamın ta kendisidir.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.