Hava Durumu

Şehriyar sevdası (2)

Yazının Giriş Tarihi: 08.05.2022 11:24
Yazının Güncellenme Tarihi: 08.05.2022 11:24

Şair Tahran'ın yolunu tuttu Tıp Fakültesi’ne kaydoldu. Fakültenin birinci sınıfın amfisinde, ön sırada bir kız oturmaktaydı. Şairin sonraki betimlemelerine göre bu kız, Allah’ın insandaki tecellisiydi. Bütün İran'ın gözü bu kızın üstündeydi. Sokağa çıkınca trafik kazaları oluyordu. Üniversitenin bütün gençleri ona âşıktı. Kız okumak için gelmişti. Soylu ve zengin bir ailedendi. Yapacağı en küçük yanlışın İran şartlarında kaça mal olacağını iyi biliyordu. Yanına oturmaya kimse cesaret edemiyordu. Hiç kimseyle göz göze gelmiyordu.

Şehriyar endamlı, atletik görüntüsüyle dalgalı kıvırcık saçlarıyla, anlamlı derin gözleriyle aydınlık saçan yüzüyle amfiye girince, ilk kez güzel kız bir erkekle göz göze geldi. Bu bakışma dondu kaldı. Saniyelerce sürdü. Bütün erkek öğrenciler ve bütün kız öğrenciler mahvoldu. Evet, bu iş bitmişti Şair terbiyeli bir sesle "Yanınızda oturabilir miyim" dedi. Kızın direnecek gücü yoktu. Nazik bir tavırla: "Buyurun lütfen…" diyebildi.

Adı konulmamış, çığlığını derin ve anlamlı bir suskunluktan alan büyük bir aşk başlamıştı. İkili, o kadar birbirine yakışmıştı ki bütün diğer âşıklar bağrına taş basmak zorunda kaldı. Şehriyar aşkın sorumluluk, emek olduğunu iyi biliyordu. Çok saygılı çok dikkatli, çok mesafeliydi. Ayrıca sevgilisiyle adı konulmamış bir yarışa girdi. Her yıl birisi okul birincisi oluyordu. Tıp beşe gelince Şehriyar birinci olmuştu. Şair olarak artık onu dünyada tanımayan yoktu. Ara Sıra tutuklanınca, dünya ayağa kalkıyordu.

Kız evde sürekli şairden söz ediyordu… Annesi bir gün kızına: "Kızım bir kızın yapacağıen büyük yanlış, annesiyle derdini paylaşmamaktır. Baban da aydın bir insandır. Sen bu Şehriyar'ı seviyorsun galiba. Bir akşam yemeğe alalım. Bu çocuğu baban tanımak istiyor" dedi. İran'ın o günkü şartlarında bu yaklaşım çok erdemliydi. Kız çok sevindi. Koşarak durumu yakın arkadaşlarına ve şaire bildirdi. Şehriyar ertesi gün çok güzel giyindi. Ailesi onu iyi yetiştirmişti. Öz güveni çok yüksekti. Arkadaşıyla birlikte ev yemeğine gitti.

Büyük bir şatoyla karşılaşınca ürperdi. Bitkiler, çiçekler bahçıvanlar, mermer merdivenler başını döndürdü. Dışındaki zenginliği, içindeki zenginlikle dengeledi.

Renkli mermer taşlarından işlenmiş son merdivenden üst kata çıktılar. Hizmetçiler yarı bele kadar eğilip yol gösterdiler. Geniş bir salonda masa kurulmuştu. Şair ayakta karşılandı. Gösterilen yere oturdu. Salon bir rüya âlemi gibiydi.

Şehriyarla kızın babası karşı karşıya gelecek biçimde oturmuştu. Şairin yanında kız O’nun karşısında da annesi yer alıyordu. Annesi başından tanıdığı şairi görünce çarpıldı, sarhoş gibi oldu. Baba bir taraftan yemek yerken, bir taraftan da saçları tabiata isyan eden buğday tenli şaire dikkatle bakıyordu. Karşısında bir dev, bir dünya yurttaşı vardı. Bu adama gönül verdiği için kızına saygısı arttı. İçinden “Evet ben de kız olsam bu delikanlıyı severdim” dedi.

Yemek bitti. Kısa konuşmalar oldu. Şair son değerlendirme için aileyi baş başa bırakmak istedi. Teşekkür etti, izin istedi ve dışarı çıkıp bahçe kapısında beklemeye başladı. Heyecanlıydı. Göğüs kafesinin içinde kalbi yaralı bir kuş gibi çırpınıyordu, Sanki saniyeler, asırlarla yer değiştirmişti.

(Devamı yarın)

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.