Hava Durumu

"Kur’an varken bu şiir askıda kalamaz"

Yazının Giriş Tarihi: 28.01.2022 10:30
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.01.2022 10:30

Bu Cuma günü sizlere Kur’ân-ı Kerim’in 16. Sûresi olan Nahl Sûresi'nin 99 ila 106. ayetlerinin mealini aktaracağım.

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla...

99. Gerçek şu ki: İman edip de yalnız Rablerine tevekkül edenler üzerinde onun (şeytanın) bir hakimiyeti yoktur.

100. Onun hakimiyeti, ancak onu dost edinenlere ve onu Allah’a ortak koşanlaradır.

101. Biz bir âyetin yerine başka bir âyeti getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini çok iyi bilir- ‘Sen ancak bir iftiracısın’ dediler. Hayır; onların çoğu bilmezler.

102. De ki: Onu, Mukaddes Rûh (Cebrail), iman edenlere sebat vermek, müslümanları doğru yola iletmek ve onlara müjde vermek için, Rabbin katından hak olarak indirdi.

103. Şüphesiz biz onların: ‘Kur’an’ı ona ancak bir insan öğretiyor’ dediklerini biliyoruz. Kendisine nisbet ettikleri şahsın dili yabancıdır. Halbuki bu (Kur’an) apaçık bir Arapçadır.

104. Allah’ın âyetlerine inanmayanlar yok mu, kuşkusuz Allah onları doğru yola iletmez ve onlar için elem verici bir azap vardır.

105. Allah’ın âyetlerine inanmayanlar, ancak yalan uydurur. İşte onlar, yalancıların kendileridir.

106. Kim iman ettikten sonra Allah’ı inkâr ederse -kalbi iman ile dolu olduğu halde (inkâra) zorlanan başka- fakat kim kalbini kâfirliğe açarsa, işte Allah’ın gazabı bunlaradır; onlar için büyük bir azap vardır.

Müfessirler, 101. âyette; rivayete göre, şiddet ifade eden bir âyet gelince kâfirler: ‘Muhammed bugün emrettiğini yarın yasaklayarak ashabıyla alay ediyor’ diyorlardı. Bu âyet onlara bu konuda cevap teşkil eder. Nesh ve değiştirme, kulların maslahatına, ihtiyaçlarına göre Allah’ın bir lütfu olarak gerçekleşir. Bu durum, bir doktorun hastasına, tedavinin seyri boyunca bir ilaç vermişken değiştirip başka bir ilaç vermesine benzer. Binâenaleyh bir âyetin neshedilip yerine başka bir âyetin gönderilmesi, Allah’ın ‘ilim’ sıfatına bir eksiklik getirmez, bilâkis ‘hakîm’ olmasının bir eseridir.

103. âyette; Müşrikler, insanları şüpheye düşürmek ve onların kalplerini çelmek maksadıyla, Kur’an'ı Peygamber’e Rum ve Hıristiyan dinine mensup Cebrâ veya Yaiş adında bir kölenin öğrettiğini ileri sürdüler. Hâlbuki köle, Rum olduğu için Arapçayı doğru dürüst bilmiyordu. Kur’an’ın fesahat ve belâğatı karşısında ise bütün Arap edipleri hayretlerini gizleyememişlerdi. Kur’an indikten sonra, Kâbe duvarında askıda bulunan, en üstün şiirlerini bile askıdan almışlar ve "Kur’an varken bu şiir askıda kalamaz" diyerek, Kur’an’ın üstünlüğünü itiraf etmişlerdi.

Arapçayı doğru dürüst bilemeyen yabancı bir köle böyle üstün bir eser meydana getirebilir miydi? Elbetteki hayır. İşte bu âyet onların bu tutarsız iddialarına cevap vermektedir.

106. âyette; Rivayet olunduğuna göre Kureyş kâfirleri, Ammar ile babası Yâsir ve anası Sümeyye’yi, zorla dinlerinden döndürmeye kalkıştılar. Onlar bunu kabul etmeyince, Sümeyye’nin iki ayağını iki deveye bağlayıp ters istikamette çektirerek parçaladılar. Yâsir’i de şehit ettiler. İslâm’da ilk şehitler bunlardır. Ammar ise, onların işkencelerine dayanamayarak, diliyle onların istedikleri şekilde inkâr etti. Durum Resûlullah (s.a.)’a bildirilince, ‘Ammar başından ayağına kadar imanla doludur. İman onun etine, kanına karışmıştır!’ buyurduktan sonra Ammar’a: ‘Seni yine zorlarlarsa, istediklerini söyle’ dedi. Bu durum, zorlama karşısında sadece dille inkâr etmenin caiz olduğuna bir delildir.

Ya Rabbi! Hastalara şifa, dertlilere deva, borçlulara eda, sıkıntıda olanlara da ferahlık ver Ya Rabbi.

Ya Rabbi! Sana açılan elleri, sana yönelen gönülleri, sana yalvaran dilleri boş çevirme Ya Rabbi.

Cuma’nın rahmeti ve bereketi hepimizin üzerinde olsun.

Selam ve dua ile...

Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.