Siyasetin arenası, özellikle iktidar değişimi arayışlarının yoğunlaştığı dönemlerde, her türlü yöntemin mübah sayıldığı bir “soğuk savaş” alanına dönüşüyor.
Bu kapsamda Mansur Yavaş’ın hem CHP içindeki muhalefetten hem de iktidar kanadından gelen yıpratma operasyonlarına maruz kalması şaşırtıcı değil. Fakat bu dezenformasyon kampanyalarının etkili olup olmayacağı sorusu, daha karmaşık bir analiz gerektiriyor.
Yavaş, başkent belediye başkanlığı görevine geldiği günden beri özellikle yolsuzluk karşıtı tutumu, şeffaf yönetim tarzı ve sosyal projeleriyle adından söz ettirdi.
CHP içinde, tabanda ve geniş muhalefet seçmeninde ciddi bir destek kazandı. Ancak bu destek, bazı kesimleri rahatsız etmişe benziyor. Bu kesimler, CHP’nin “geleneksel” yapısını sarsan her figürden rahatsız olan gruplar ile Yavaş’ın iktidar için potansiyel bir tehdit olabileceğini fark eden iktidar çevrelerinden oluşuyor.
Peki, bu operasyonlar Yavaş’ın imajına kalıcı zarar verebilir mi? Ankara’nın mütevazi ancak etkili başkanı olarak halkla kurduğu güçlü bağlar, bu tür saldırılara karşı belli bir dayanıklılık sağlıyor. Özellikle iktidardan gelen suçlamalar ve dezenformasyon çabaları, şeffaf yönetim pratiğiyle zaten çelişiyor ve toplumda “Yavaş bir şeyleri doğru yapıyor olmalı ki, bu kadar hedef alınıyor” gibi bir algı yaratıyor. Halk gözünde onun tarafsız, temiz siyaset imajı korunuyor.
Bununla birlikte, Mansur Yavaş’ın böyle bir sürece hazır olup olmadığı sorusu, meselenin bir diğer yönünü oluşturuyor.
İktidar ve CHP içindeki muhalif kanatlar, geleneksel medya organları, sosyal medya platformları ve trol hesaplarla oluşturulan dijital propaganda ordusuyla dikkat çekici bir güce sahip. Bu geniş operasyon ağı, sürekli saldırı stratejileriyle siyasetçilerin kamuoyundaki imajını aşındırmakta. İddialar, çarpıtılmış veriler, montaj görüntüler ve karalama kampanyaları önümüzdeki süreçte artarak devam edebilir. Erken seçim dahi olsa en az bir yıl daha bu süreç devam edeceğine göre, Mansur Yavaş ve ekibinin büyük bir dayanıklılık sınavından geçeceği açık.
Yavaş, halkla kurduğu şeffaf iletişimi sürdürmek, yaptığı projelerin ve hizmetlerin etkinliğini anlatmak ve daha güçlü bir ekip kurarak dezenformasyona karşı proaktif bir strateji geliştirmek zorunda.
Şu ana kadar sakin ve olgun bir tavır sergileyen Yavaş, gerektiğinde kendini savunmalı, ancak gereksiz polemiklere de çekilmemeli. Halkın yanında, hesap verebilir bir yönetim anlayışını sergiledikçe, bu tür yıpratma çabalarının halk nezdinde etkisiz kalma ihtimali artacaktır. Diğer taraftan, CHP içindeki bazı gruplarla iş birliğine gitmesi ya da onları en azından tarafsızlaştırması, Yavaş’ın bu süreçten daha az hasarla çıkmasını sağlayabilir.
Sonuç olarak, Mansur Yavaş, iktidarın ve CHP içindeki muhalefetin elindeki medya ve dijital propaganda araçlarıyla mücadelesinde hem sağlam bir strateji geliştirmeli hem de bu operasyonlara halk desteğini arkasına alarak karşılık vermeli.
Siyaset, sakin ve sağduyulu bir yönetimi zaman zaman bir zaaf gibi algılasa da, halkın adalet, şeffaflık ve dürüstlük arayışı her zaman güçlüdür.
Eğer Yavaş, halkın bu değerlerine sahip çıkarak ilerlemeye devam ederse, bu uzun sürecin sonunda kazanan tarafta yer alabilir.