Hava Durumu

Anlaşmalı mı, çekişmeli mi? Hız mı, hak mı?

Yazının Giriş Tarihi: 27.10.2025 13:09
Yazının Güncellenme Tarihi: 27.10.2025 13:10

Merhaba;

Hukuki konularda merak ettiğiniz soruların yanıtı bu köşemde olacak.

EŞİN ÇALIŞMAMASI BOŞANMA SEBEBİ MİDİR?

“Ben çalışıyorum, o ise hiç omuz vermiyor.” Bu cümle birçok evde birikerek büyür. Hukuk, bordroya değil, paylaşıma bakar. TMK, eşlerin birlikte yaşama ve dayanışma borcunu hatırlatır; mesele kimin maaş aldığı değil, yükün adil bölüşülüp bölüşülmediğidir. İşsizlik, hastalık, çocuk bakımı veya eğitim gibi makul sebeplerle bir eşin gelir üretmemesi doğrudan kusur sayılmaz; fakat uzun süreli, bilinçli bir emek ve katkı reddi, ev içi emeği de değersizleştiren bir tavırla birleşip birliği taşıyamaz hâle getiriyorsa tablo değişir. Dosyalarda şunu ararız: Gerçek bir çaba var mı? İş arama kayıtları, SGK dökümleri, kurslar, evin yükünün paylaşımı… Yoksa “ben yapmam”ın sessiz ısrarı mı? Unutmayalım, ev içi emek görünmez değil; mal rejiminde eşin katkısı, tencerenin buharında da ölçülür. Kanaatim şu: Evlilik tek kişinin mesaisiyle sürüyorsa, arızayı önce mutfak masasında çözeriz; masada olmuyorsa, dosyada adil bir denge kurarız.

KAYINVALİDE–KAYINPEDER FAKTÖRÜ: EVİN İÇİNE SIZAN İYİ NİYET

Bizde iyi niyet geniştir; kimi zaman sınırları aşar. Aile büyüklerinin “hayrına” başlayan müdahaleleri, genç evliliğin duvarlarında yankıya dönüşür. Hukuk üçüncü kişilerin sürekli ve haksız müdahalesini kusur hesabında görür; mesele annenin-babanın kim olduğu değil, evliliğin öz yönetimine saygı duyulup duyulmadığıdır. “Şunu giyme, oraya gitme, şu parayı şöyle kullan” çizgisine sıkışan bir ev, bir süre sonra ortak hayatı taşımakta zorlanır. Bunu ispat etmek çoğu zaman sanıldığından daha mümkündür: mesajlar, aramalar, komşuların ve akrabaların gözlemleri, hatta yaşanan tartışmaların akışı tabloyu netleştirir. Benim reçetem basit: İyi niyet, sınır tanıyorsa iyidir. Tanımıyorsa ağırlığa dönüşür. En sağlıklı çözüm, önce saygılı ama net sınırlar; olmuyorsa ayrı konut düzeni; hiç olmuyorsa dosyada fotoğrafı çekmek.

TANIKLARIN ROLÜ: SÖZ DELİLİ NASIL TAŞIR?

Bir evin içini en çok tanık anlatır; ama her söz hükme dönüşmez. Hakim şunu arar: Gördün mü, duydun mu, ne zaman, nerede? Anlatım tutarlı mı, diğer delillerle buluşuyor mu? “Duydum ki” zayıftır; “şu gün şu saatte şunu gördüm” güçlü. Akrabanın tanıklığı otomatik olarak değersiz değildir; fakat menfaat ilişkisi büyüteç altına alınır. Tanık hazırlığı etik bir zarftır: Tanığa ezber metin değil, hatırladığı olayı kronolojik ve sade biçimde anlatması öğretilir. En iyi dosyalar, söz ile belgenin birbirini tuttuğu dosyalardır; birkaç güçlü tanık, birkaç sağlam belge ve net bir zaman çizelgesi. Şunu unutmayalım: Tanık boşluğu kapatır; boşanmayı tek başına taşımaz. Dosyayı söz kurar, belge taşır.

KISA SÜREN EVLİLİKTE MAL PAYLAŞIMI: SÜRE KISAYSA HAK DA KISA MI?

“Bir-iki yıl sürdü, paylaşım olmasın” duygusunu anlarım; ama hukuk duygudan değil, zamandan ve katkıdan yürür. Edinilmiş mallara katılma rejiminde ölçü, evliliğin içindeki edinimlerdir. Evlilik içinde alınan ev, araç, birikim—hepsi masaya gelir; krediyle alınan mallarda evlilik içinde ödenen taksitler ayrıca tartışılır. Miras ve bağış kişisel maldır; peşinat kişisel maldan ise “değer artış payı” konuşulur; buna karşılık evlilik içinde yapılan ödemeler katılma alacağını doğurabilir. Kısa süre katsayıdır, sıfır değildir: Hak, takvimden değil, katkıdan doğar. O yüzden “zaten kısa sürdü” yerine “kim ne kadar katkı yaptı, hangi parayla ne ödendi” sorusuna odaklanan dosyalar, adaleti daha isabetli kurar.

TAZMİNAT: “ÖZÜR DİLERİM”İN HUKUK DİLİ

Her kalp kırığı tazminat doğurmaz; her tazminat da intikam değildir. TMK m.174’teki maddi tazminat, boşanma yüzünden zedelenen menfaatlerin dengelenmesini; manevi tazminat ise kişilik haklarına ağır saldırının onarılmasını amaçlar. Ağır kusur, onur kırıcı davranışlar, itibarı hedef alan eylemler… İşte burada hukuk devreye girer. Miktarı belirleyen terazide kusur oranı, ekonomik-sosyal durum, olayın ağırlığı ve delil gücü vardır. Ödeme şekli peşin de olabilir, taksit de—mühim olan, ölçüyü kaçırmamaktır. Fazlası haksız zenginleşme, azı ise teselliye dönüşür. Benim kanaatim: Tazminat, kavganın finali değil, dengenin ifadesidir. Yerinde ve yeterince kurulduğunda, geriye “haklı çıktım” değil, “hakkım teslim edildi” duygusu kalır.

VELAYETTE “ÇOCUĞUN ÜSTÜN YARARI”: ZAFER DEĞİL, GÜVEN

Velayet davası çoğu kez “ben daha iyi ebeveynim” yarışına döner; oysa soru yalındır: Çocuk kimin yanında daha güvenli, daha dengeli ve daha mutlu? Hakimin pusulası; bakım geçmişi, eğitim sürekliliği, ebeveynlerin iletişimi, kardeş ilişkileri ve uzman raporlarıdır. Çocuğu dosyanın ortasına koyan dil, en çok çocuğa zarar verir; ebeveynler birbirini kötüledikçe, hâkim çocuğu çatışmadan uzak tutacak tercihe yönelir. Sosyal inceleme, pedagog görüşü, öğretmen gözlemleri—hepsi resmi bir mercek oluşturur. “Çocuğu silah gibi kullanmak” mahkeme dilinde ağır bir kusurdur; kişisel ilişkiyi sabote eden tutumlar ters teper. Velayet bir kupa değil; çocuğun güven kalkanıdır. Ebeveynlik, duruşma salonunda değil, çocuğun odasında kazanılır.

ANLAŞMALI MI ÇEKİŞMELİ Mİ? HIZ MI, HAK MI?

Anlaşmalı boşanma doğru kurgulanırsa yarayı hızlı kapatır. TMK m.166/3’te aranan koşulları hatırlayalım: Evlilik en az bir yıl sürmüş olmalı; taraflar bizzat duruşmada dinlenmeli; protokol—mal, nafaka, velayet, kişisel ilişki—net olmalı; hâkim çocuğun yararına aykırı bulursa düzenlemeleri revize edebilir. Hızlıdır; ama “hız” uğruna haklar aceleye gelirse, yarın yeni kavgaların kapısı olur. Çekişmeli dava uzun ve yıpratıcıdır; delil, tanık, ara kararlar, bilirkişi… Fakat hakkın tartılmasına izin verir. Benim pratiğimde ana soru şudur: “Uzatmadan adil olabilir miyiz?” Evetse masada bitirmek en iyisidir. Hayırsa usulüne uygun, sabırlı bir mücadeleyle çekişmeli süreci yürütmek gerekir. İkisi de birer araç; önemli olan, doğru dosyada doğru yolu seçmek.

BOŞANMANIN PSİKOLOJİK VE TOPLUMSAL YANSIMALARI: YIKIM MI, YENİDEN KURULUŞ MU?

Boşanma bir bitiş değil; yanlış yerle döşenmiş bir hayatın tadilatıdır. İlk günler savruluruz: öfke, suçluluk, pişmanlık… Zaman, eşyaları yerinden oynatır; nefes açılır. Hukuk çerçeveyi çizer; içini siz doldurursunuz. Çocuk varsa cümlelerimizi dikkatle seçelim; çocuklar bizim kelimelerimizde büyür. Sosyal destek, iyi bir avukatla doğru strateji ve gerekiyorsa uzman yardımı—hepsi aynı yönde iten omuzlardır. Mahkeme kararları hayatı belirler ama hayatı tamamlamaz. Finalde aradığımız, “kazandım” cümlesi değil, “dayanıklılığımı geri aldım” duygusudur. Benim son sözüm hep aynı: Boşanma sayfanın sonu değil; doğru cümlenin başlangıcıdır.

Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.